Cehennemde Bir Gün: Mahşerden Sonra Başlayan Azap
Cehennemde Bir Gün: Mahşerden Sonra Başlayan Azap
Gözleri açtığında, gökyüzü olmadan karanlığa gömülmüş bir boşlukta olduğunu fark etti. Kulaklarında uğultulu çığlıklar yankılanıyordu. Ayaklarının altındaki zemin, kızgın demir kadar sıcaktı; derisine işleyen acı, dünyada tattığı hiçbir ızdıraba benzemiyordu.
Mahşerde amelleri tartıldığında, mizan terazisinde hayırlarından çok günahları ağır basmıştı. Rahmet kapılarının kapandığını gördüğünde, dizleri üzerine çöküp ağlamış, ama artık çok geçti. Ellerine mühürlenmiş kitabına baktığında, inkâr ettiği hesap gününün artık bir gerçek olduğunu anlamıştı. Artık dönüş yoktu. Sonsuz pişmanlık içinde cehenneme sevk edilenler arasındaydı.
Girdiği kapının ardında, dehşet verici alevlerin yükseldiği geniş bir vadi vardı. Cehennem bekçileri, zebaniler, alevlerin içinden yükselip azap görenlerin üzerine eğiliyordu. Her bir çığlık, kemikleri donduracak kadar korkunçtu; fakat buradaki ateş, dondurmak yerine yakıyordu. Alevlerin içine adım attığında, teninin yandığını hissetti ama ölmedi. Bedeninin tekrar tekrar yanıp küle dökülmesi, ama her defasında yeniden yaratılması, zamanın durduğu bu mekânda süregelen bir azaptı.
Susuzluk, en acı veren şeydi. Boğazı kurumuş, dudakları parçalanmıştı. Cehennemin ortasında bir pınar gördü ve ona doğru koştu. Fakat içinden akan şeyin su değil, kaynar bakır olduğunu fark etti. Yanan bedeni bir yana, içindeki pişmanlık, ruhunu bıçak gibi kesiyordu. Dünyadayken yaptığı hataların her biri gözlerinin önünden geçiyor, fakat telafi etme imkânı verilmiyordu.
“Keşke geri dönebilsem… Keşke dünyadayken Rabbime yönelseydim!” diye feryat etti. Ama bu feryadına cevap veren yalnızca yankılanan çığlıklar oldu. Burada zaman kavramı yoktu, sabah yoktu, gece yoktu, umut yoktu. Her an, hiç bitmeyecek bir azabın parçasıydı.
Sonra, zebanilerden biri yaklaştı ve yüzüne baktı. “Sana dünyada verilen uyarılar yetmedi mi?” diye sordu. O ise başını eğdi, cevap veremedi. Çünkü tüm cevaplarını dünyada bırakmış, burada sadece azabın gerçekliğiyle yüzleşmişti.
Bir gün, bir an, bir nefes… Cehennemde her saniye, dünyadaki bir ömür kadar uzundu. Ve o an, anladı: Burası dönüşü olmayan bir yerdi. Burada sadece adalet vardı. Rahmet, kapıların ardında, çok uzaklarda kalmıştı…